SESLERİNİ DUYAN VAR MI?

Annemle ve kardeşlerimle sokağa attı bizi… Ne yapacağımızı bilemedik? Bir yerlere sığındık ama olmadı. Meğerse hayatında başka bir kadın varmış onunla yaşayacakmış. Biz de sığamadık Antakya’ya başka bir şehre yerleştik.’ dedi

Gündem Yayın: 17 Aralık 2024 - Salı - Güncelleme: 17.12.2024 13:37:00
Editör - Abdo Uçucu
Okuma Süresi: 6 dk.
Google News

Babasının acısıyla baş etmeye çalışan genç kız…

Sığınacak bir yer bulamayan kadın…

Tek başına yaşam mücadelesi veren kadın…

Şiddete sessizce teslim olan kadın…

Sevgisi ve merhameti büyük olan kadın…

Yüreği cehennem ateşiyle yanan bambaşka bir kadın…

Babam deprem sonrası bizi evden kovdu dedi genç kız…

‘Annemle ve kardeşlerimle sokağa attı bizi… Ne yapacağımızı bilemedik? Bir yerlere sığındık ama olmadı. Meğerse hayatında başka bir kadın varmış onunla yaşayacakmış. Biz de sığamadık Antakya’ya başka bir şehre yerleştik.’ dedi ömrünün en güzel yıllarını yaşarken var olan fakat başka bir kadını hayatına alarak yok olan, babasının acısıyla baş etmeye çalışan genç kız…

‘Eşimin deprem öncesinden böbrek rahatsızlığı vardı. Diyalize giriyordu. Deprem sonrası şehir dışında bir yurtta kaldık. Hastalığını hiç dert etmedim de bana ve çocuklara şiddet uygulaması bir de aldatıldığımı öğrenmek beni derinden yaraladı. Babam annem çoktan öldü benim. Ah! Onlar yaşasaydı babam yaşatır mıydı bu adamla beni? Boşanmak istiyorum ama üç çocuğum var. Çocuklarla bir yere sığamam ki… Annem babam da yok! Kim kabul eder ki bizi?’ dedi sığınacak bir yer bulamayan kadın…

‘Deprem öncesi eşimin hayatında bir kadın varmış. Ben bilmiyordum, şüphelenmedim bile… Depremin hemen ardından benden ayrılmak istediğini söyledi. Konteyneri terk etti o kadına gitti. İki çocuğumla beni bir başıma bıraktı. Şimdi çocuklarımı, arada sırada konteyner yerleşkesinin belirli bir yerinden alıyor, markete götürüp abur cubur alıyor. Abur cuburla çocukları kandırıyor. Çocuklar, babalarına ‘Neden eve gelmiyorsun? dediklerinde;  ‘Annenizi görmek istemiyorum!’ diyor. ’ dedi terk eden eşinin aldığı abur cuburla çocuklarına ‘yanınızdayım ben’ izlenimini veren baba yüzünden tek başına yaşam mücadelesi veren kadın…

‘Depremden önce şiddet uygulardı ama bu kadar sıklıkla değil. Şimdi dayak yemediğim bir gün bile yok. Bak morluklarıma. Her gün hır gür, bir de üstüne dayak yiyorum konteynerin içinde. Komşularım duymasın diye sesimi çıkaramıyorum. Sesimi çıkarmadıkça sanki daha çok dövüyor beni. Çocukların da psikolojisi bozuldu benim de. Nereye sığarım çocuklarımla? Bırakıp gitmeyi çok istedim ama ‘Çocukları alamazsın!’ dedi bir de tehdit etti beni.’ diye devam etti çocuklarını bırakıp gitmeyi göze alamayan yaşadığı şiddete sessizce teslim olan kadın…

‘Deprem sonrası psikolojisi bozuldu konteynerden dışarı çıkmak istemiyor. Para kazanmıyor, yardımlarla çocuklarıma yiyecek ve giyecek temin ediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum? Eşim hiç iyi değil. Ailem; ‘bırak gel o adamı.’ diyor ama ben kıyamıyorum. Düzelmesini sabırla bekliyorum ben eşimi seviyorum.’ dedi sevgisi ve merhameti büyük olan kadın…

‘Depremde çocuğumu kaybettim. Hani ateş alev alevdir ya öyle yüreğim. Sanki cehennemdeyim. İki sabim daha var onlar için hayatta kalmam gerek biliyorum. Ama acıma çoğu kez yeniliyorum. Ağlama krizlerine giriyorum. Doktora götürdü eşim beni o ilaçlardan verdi kullanmak istemiyorum. Ben yaşamak istemiyorum, oğluma kavuşacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum. Keşke bizler de ölseydik onunla beraber.’ diyerek gözleri yaşlarla dolu olan, yüreği cehennem ateşiyle yanan bambaşka bir kadın….

Babasının terk ettiği, sığınacak bir yer bulamayan, şiddete teslim, sevgisi ve merhameti büyük olan, cehennem ateşiyle yansa da yüreği geride kalan çocukları için ayakta kalmaya çalışan fakat ne yazık ki en büyük yarayı eşlerinden, babalarından ve o asrın felaketi olan cehennemi yaşadığımız 06 Şubat gününden alan kadınlar…

Bedenlerinde ve ruhlarında var olan o derin acılarla, yürekleri alev alev yanan ama dilleri lâl olanlar…

Eşlerini ve babalarını arkalarında bir dağ olarak görmek isterken, dağın kendileri olması gerektiğinin farkına varan kadınlar…

Ve henüz küçücük bir genç kız iken çok hızlı büyümek zorunda kalan ve ailesi için ayakta kalması gereken, geleceğin annelerinin ve anne olanların, yarınların aydınlık bireylerini yetiştirmeye çabalarken kendi karanlıklarında boğulmamak için insanüstü mücadele vermeye çalışan gurur duyulması gereken kadınlar…

Dinlerken içim acıya acıya kanaya kanaya dinlediğim, gecelerce semalara dua ederek acılarını yüreğimde hissettiğim kız kardeşlerimin, deprem kadınlarının gerçek hikâyeleri bunlar…

Hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı, olamayacağı o gündüzü gecesinden kara 06 Şubat 2023 sonrası yaşadığı acılarla baş etmeye çalışan, deprem sonrası yaşanması zor olan 21 m2‘lik zorunlu yaşam alanlarında nefes almaya, sağlıklı bireyler yetiştirmeye çabalayan kadınların zorlu mücadelelerinin kanıtı bu satırlar…

Anormallikler içerisinde var olan normallikleriyle karanlıkları yaşayan, eşinden, babasından, erkek kardeşinden belki de erkek çocuğundan şiddet gören yaşadığı afet sonrası hayatta, ayakta kalmaya çabalayan Kadim Antakya’nın dinlenmesi el uzatılması gereken kadınları var…

Pekala;

Seslerini duyan var mı? 

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.