KADINA
YÖNELİK 
ŞİDDET!

Yazıya başlarken bu dizeler içimde yankılandı. Geçmiş kadınlar için çok karanlıktı bugünse sahte bir aydınlık.

Gündem Yayın: 04 Kasım 2024 - Pazartesi - Güncelleme: 04.11.2024 18:12:00
Editör - Abdo Uçucu
Okuma Süresi: 5 dk.
Google News

Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Göz yaşlarıma, ellerinizle?

                        Orhan Veli Kanık

Yazıya başlarken bu dizeler içimde yankılandı. Geçmiş kadınlar için çok karanlıktı bugünse sahte bir aydınlık. Psikolojik, fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalan birçok kadın var. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de hâlâ karşımıza çıkan bu sorun, son derece ciddi. Peki, şiddet nedir onu nasıl tanımlıyoruz?

Şiddet; güç, zarar verme, ihlal etme ve aşırılık gibi anlamlar taşıyan, fiziksel veya duygusal gücün kasıtlı bir şekilde kullanılmasıdır. Şiddet doğuştan mı gelir yoksa öğrenilen bir davranış mıdır bu tartışılan bir konudur. Bu konuda iki farklı görüş vardır. Şiddetin doğuştan geldiğini savunanlar olduğu gibi bunun öğrenilen bir davranış olduğu da ifade edilmektedir. Bireyi doğduğu aileden ve yetiştiği toplumdan bağımsız düşünemeyiz bu yüzden şiddetin öğrenilmiş bir davranış olduğu ağır basmaktadır. Büyüdüğümüz aile ortamı, çevremiz ve kültür, davranışlarımızın şekillenmesinde belirleyici faktörlerdir.

Kadına yönelik şiddet, Türkiye'de önemli bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürmektedir. 2014 yılında yapılan Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması, kadınların %35'inin eşleri veya eski eşleri tarafından fiziksel şiddete maruz kaldığını ortaya koymuştur. Ayrıca, duygusal istismar oranı da %44 olarak belirlenmiştir. Şiddet vakalarının gerçek oranlarını saptamak oldukça zordur çünkü birçok kadın yaşadığı şiddeti gizlemektedir. Bu durumun en önemli nedenleri, toplumun olumsuz yargılarından çekinmeleri ve yaşadıklarından kendilerini sorumlu tutmalarıdır.

Ataerkil sistem, kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmaktadır. Türkiye’deki Kadın Sığınma Evleri kitabı, bu konuda birçok örnek sunmaktadır. Yemeğin soğuk olması, çocuğun ağlaması veya kıyafetin ütülenmemiş olması gibi basit nedenler, birçok kadının şiddete maruz kalmasına yol açmıştır.

Şiddet sadece fiziksel (tekme, tokat, yaralama vb.) olarak kendini göstermez. Küfür, tehdit, aşağılama, küçümseme, bağırma gibi ifadelerle psikolojik ve sözel olarak da uygulanmaktadır. Fiziksel şiddet gibi görünür iz bırakmamakla birlikte, özgüven kaybı ve kimlik zedelenmesine yol açarak daha kalıcı etkiler bırakabilir. Bunların dışında kadının ekonomik kaynaklarının kontrol edilmesi veya bunları kısıtlama gibi davranışlar ekonomik şiddet olarak karşımıza çıkarken; rızası dışında cinsel ilişkiye zorlanması ve buna yönelik saldırılar cinsel şiddet olarak tanımlanır.

Şiddete maruz kalan kadınlar hem fiziksel hem de ruhsal olarak sağlık sorunları yaşamakta; depresyon, anksiyete, intihar düşüncesi, bağımlılık gibi durumlarla baş etmek zorunda kalmaktadır. Şiddet ayrıca aile içindeki diğer bireyleri, özellikle de çocukları olumsuz etkilemektedir. Şiddete tanık olan çocuklar ya da doğrudan şiddete maruz kalan çocuklar için, aile ortamı bir risk faktörüne dönüşmektedir. Şiddet gören kadınların ruhsal sorunları, çocuklarına olumsuz yansımalara sebep olabilmektedir.

Erkek egemenliğini sürdürme amacı olarak görünen ve kadını baskılayan şiddetle mücadele etmenin birçok yolu vardır. Özellikle toplumun şiddete bakışı ve aile içi eğitim, bu konuda temel bir rol oynamaktadır. Devlet ve sivil toplum kuruluşları, kadınların korunması ve desteklenmesi amacıyla çeşitli destek merkezleri kurmuştur. Bu kurumlar arasında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İl ve İlçe Müdürlükleri, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), kadın sığınma evleri, Alo 183 Şiddetle Mücadele Hattı, sağlık kurumları ve yerel yönetimler yer almaktadır. Bu kuruluşlar, şiddete maruz kalan kadınlara çeşitli hizmetler sunarak onların hayatlarını iyileştirmeye çalışmaktadır.

6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun bu konuda bizler için oldukça önemlidir. Kadına yönelik şiddetle mücadele, sadece bireylerin değil, tüm toplumun sorumluluğudur. Hem bireysel hem de toplumsal anlamda oluşturacağımız farkındalıkla, sesimizi yükseltebiliriz ve birlikte bu sorunun üstesinden gelebiliriz.

 

Dipnot

Karakoç, D. (2024). Kadına Şiddetle Mücadelede Devlet Ve Sivil Toplum Kuruluşlarının Rolü: Uygulamalı Bir Araştırma.

Öztürk, A. B. (2014). Eşine Şiddet Uygulayan Erkeklerin Evlilik Yaşantıları ve Şiddet. 25 (2).

Sallan Gül, S. (2012). Türkiye'de Kadın Sığınmaevleri. Bağlam Yayıncılık.

 

 

Yorumlar (1)
Aziz
05.11.2024 14:21
Ne kadar önemli bir konu ve ne kadar isabetli yaklaşımlar. Konuya toplum bilimsel yaklaşımınız çok kıymetli. Anlaşılması kolay ve akıcı yazımınız için tebrikler.
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.