GELECEK 2 YILIN KÜRESEL RİSKİ: DEZENFORMASYON

Ne iklim krizi ne kıtlık ne de göç, Dünya Ekonomik Forumu'na göre önümüzdeki 2 yıl içinde beklenen en ciddi küresel risk misenformasyon ve dezenformasyon olacak.

Gündem Yayın: 10 Eylül 2024 - Salı - Güncelleme: 10.09.2024 14:42:00
Editör - Abdo Uçucu
Okuma Süresi: 9 dk.
Google News

Ne iklim krizi ne kıtlık ne de göç, Dünya Ekonomik Forumu'na göre önümüzdeki 2 yıl içinde beklenen en ciddi küresel risk misenformasyon ve dezenformasyon olacak.

 

World Economic Forum (Dünya Ekonomik Forumu) tarafından yayımlanan 2024 Küresel Riskler Raporu, önümüzdeki 2 yıl içinde dünyayı bekleyen en ciddi küresel riski “dezenformasyon ve misenformasyon” olarak belirledi. Raporda, gelecek 10 yıl boyunca ekstrem hava koşulları, doğal kaynak kıtlığı, istemsiz göç, toplumsal kutuplaşma gibi küresel sorunların dünyayı etkileyeceği bilgisi de yer aldı.

 

Teyit.org platformunda 2019 yılından beri çevirmenlik ve yazarlık gibi farklı pozisyonlarda yer alan, şu anda ise platformun sosyal medya editörlüğünü yapan Can Başaçek 9. Köy’e yaptığı açıklamada, dezenformasyonu “kasten üretilen yanlış ya da yanıltıcı bilgi” olarak tanımladı. Başaçek, “kasıt” kelimesine vurgu yaparak, şöyle konuştu:

 

Esasında herkes bir yanlış bilgiye inanıp bunu yaygınlaştırabilir. Bu sebeple dezenformasyon ve misenformasyon kavramlarını birbirinden ayırmayı tercih ediyoruz. Mesela internette karşımıza çıkan bir parodi veya hiciv içeriği gerçek sanıp yaygınlaştırmamız bir misenformasyon örneği. Çünkü misenformasyon, kişinin kasten yanlış bilgi yayma hedefiyle hareket etmediğini ifade ediyor. Bu ikisini kapsayan bir kavram olarak da ‘yanlış bilgi’ ifadesini kullanmayı tercih ediyoruz.”

Etkileşim gelir anlamına geliyor”

Günümüzde teknoloji, internet, özellikle de sosyal medya aracılığıyla yanlış bilginin çok daha fazla yayıldığını ifade eden Başaçek, sosyal medyanın bu durumu körüklediğini belirtti. Başaçek, “Bir içeriğin doğru olup olmadığından bağımsız, kışkırtıcı ve sansasyonel bir dil kullanarak kullanıcıların dikkatini çekmek ve bu sayede algoritmada öne çıkmak çok kolay. Kullanıcının dikkati, yani sosyal medya jargonunda ‘etkileşim’ dediğimiz metrik, çoğu zaman gelir anlamına da geliyor. Bu doğrudan X (Twitter) gibi platformların etkileşim başına para ödemesi şeklinde de olabiliyor, yüksek etkileşimli hesapların reklam verenler tarafından tercih edilmesi şeklinde de” diye konuştu.

Dezenformasyon yayan hesaplar

Sosyal mecralardaki haber sitesi benzeri oluşumlara dikkat çeken Başaçek; haberciliğin, hesap verilebilirlik ilkesine uyması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

 

Haber kuruluşu gibi görünen fakat bir internet sitesi, künyesi, isimlerini bildiğimiz bir ekibi olmayan bu hesapların en büyük avantajı, hızlı olmaları. Fakat bu hız, çoğu durumda bir doğrulama mekanizmalarının da olmadığı anlamına geliyor. Bir bilginin haber olabilmesi için doğrulanması ve tüm açılardan ele alınması gerekiyor. Maalesef bu hesapların paylaşımları, zaman zaman doğru olsa bile bir haber değil, bilgiden ibaret oluyor. Üstelik çoğu zaman bu hesaplar paylaştıkları yanlış bilgiyi düzeltmiyorlar dahi.

Teyitçilere büyük iş düşüyor”

Başaçek, Küresel Riskler Raporu 2024’te önümüzdeki 2 yıl içinde beklenen en ciddi küresel riskin, misenformasyon ve dezenformasyon olacağı bulgusuna ilişkin olarak da şöyle konuştu:

 

Örüntülerin bize gösterdiği üzere yakın gelecekteki en büyük sorun iklim inkarcılığı. İklim kriziyle ilgili yanlış bilgiler, küresel olarak sorunun çözümüne gidecek adımlar atmamızı zorlaştırıyor. İklim dezenformasyonunun bir parçası olarak gördüğümüz “greenwashing”, yani yeşil aklama faaliyetleri ise çevreye en çok olumsuz etkisi olan şirketlerin kendini çevre dostu gibi göstermesini ifade ediyor. Bu sayede büyük şirketler sorumluluk almaktan kaçınıyor. Bu aldatmaca girişimlerinin ortaya koyulması ve iklim krizi hakkındaki yanlış bilgilerin çürütülmesi konusunda özellikle teyitçilere büyük iş düşüyor.

 

Yakın zamanda yanlış bilginin yol açtığı sorunlar arasında Covid-19 pandemisini ve dünyanın farklı yerlerindeki seçimleri örnek gösteren Başaçek, bunlardan en çok bilineninin “Cambridge Analytica skandalı” olduğunu söyledi. Başaçek, “Cambridge Analytica isimli siyasi danışmanlık şirketinin faaliyetlerinin, 2017 yılında Donald Trump’ın ABD başkanı olarak seçilmesinde etkili olduğu biliniyor. Öte yandan daha yakın bir tarihte, 2023 Türkiye Genel Seçimlerinde yanıltıcı iddialar ile seçmenlerin hakikat algısının şekillendirilmeye çalışıldığını 2023 Sahte Haber Karnesi”nde de belirtmiştik” dedi.

Yanlış bilgi sorunu, sihirli bir değnekle çözülemez”

Yanlış bilgi sorununun çözümünün, eleştirel dijital okuryazarlıktan geçtiğini vurgulayan Başaçek, dezenformasyon yayanı cezalandırmayı öngören yasalara sahip Rusya, Çin, Kamboçya, Tayvan gibi ülkelerde bile dezenformasyon sorununun çözülmediğini, aksine daha da büyüdüğünü vurguladı. Başaçek, “Bu yasalar çoğu zaman iddia ettiği gibi yanlış bilginin önüne geçmek yerine, gazetecilerin sahte haber yapma gerekçesiyle tutuklanmasına sebep oluyor. Dünyanın dört bir yanındaki teyitçilerin, uzun zamandır tekrarladığı bir gerçek var; yanlış bilgi sorunu, sihirli bir değnekle çözülemez. Bu sorunu aşmak için teyitçilik faaliyetlerinin devam etmesi, sosyal medya platformların bu konuda daha fazla adım atması ve devletlerin ise yanlış bilgi yayanı cezalandırmaktan öte, bilgi düzensizliğine yol açan dinamikleri daha iyi anlayıp, sistemsel çözümler üretmeye odaklanması gerekiyor” dedi.

Yapılacak ilk şey kendimizi frenlemek”

Belirsizliğin hakim olduğu dönemlerde, yanlış bilgiyi yaymamak ve belirsizliği daha da derinleştirmemek için yapılacak ilk şeyin “kendimizi frenlemek” olduğunu belirten Başaçek, herhangi bir paylaşımla karşılaşıldığında hemen yaygınlaştırmadan önce bir saniye durup düşünmenin etkili bir yöntem olacağına  dikkat çekti. Başaçek, “Bunun yanı sıra, resmi kurumların ve sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarını takip etmek, tek bir kaynağa bağlı kalmamak ve felaket tellallarına itibar etmemek önemli” diye konuştu.

Yapay zeka ve dezenformasyon

Yapay zeka araçlarının dezenformasyon üretme ve yayma noktasındaki rolüne de değinen Başaçek, yapay zekâ araçlarıyla üretilen video ve görsellerin, manipüle edilmiş içeriklerden çok da farklı olmadığını söyledi. Sahte görsel ve video üretmenin çok kolay olduğunu söyleyen Başaçek, bu kolaylığın çoğu zaman yapay zekâ ile üretilen görsel içeriklerin kolayca ayırt edilebileceği anlamına geldiğini de ifade etti:

 

Gerçek olması güç bir görsel veya video ile karşılaştığımızda durup ‘Bir şeyler yanlış’ diyebilmek önemli. Üstelik yapay zekâ içerikleri tespit edebilen “HIVE Moderation” gibi araçlar da var. Yapay zekâ teknolojisi hızlı gelişiyor. Fakat henüz bu yolculuğun çok başlarındayız. Mesela internetin ilk zamanlarında, günümüzde yanlış bilgileri tespit etmek için kullandığımız birçok araç ve yöntem yoktu. Bu teknolojiler geliştikçe, bunları tespit etme ve bunlarla mücadele etme yöntemlerinin de gelişeceğini akılda tutmak gerekiyor. Öte yandan, sosyal medya platformlarının da burada eyleme geçtiğini unutmamak gerekiyor. Mesela Meta; Facebook, Instagram ve Threads hesaplarındaki, yapay zekâ ile üretilmiş görselleri etiketliyor. Avrupa Birliği de geçtiğimiz aylarda internet kullanıcılarının güvenliğini sağlamayı hedefleyen ‘yapay zekâ yasası’ üzerine çalıştı.”

Bağımsız gazeteciliğin yeniden inşa edilmesi gerekiyor”

Yanlış bilginin çok katmanlı ve birden fazla aktörün bir arada hareket etmesini gerekli kılan bir sorun olduğunu kaydeden Başaçek, “Çözüm için devletlerin, sosyal medya platformlarının, internet kullanıcılarının ve teyitçilerin üzerine düşen görevler var. Nobel Barış Ödülü sahibi gazeteciler Maria Ressa ve Dmitry Muratov’un söylediği üzere sosyal medya şirketlerinin, kâr amaçlı kullanıcıları takip etmesi üzerine kurulu iş modellerinden vazgeçmesi, teknoloji ayrımcılığını azaltacak adımlar atılması ve bağımsız gazeteciliğin yeniden inşa edilmesi gerekiyor” dedi.

 

Kenan Özgür SEVİMLİ/9.KÖY
 

Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.